28 Mayıs 2010 Cuma
hukuk.
ayriş tipli bir arkadaş benden yardım diledi hukukla alakalı olarak. Ve kendisine yardım ettim. Anında yargıtay kararı buldum ettim. Okudum. Mutlu oldum ha.
metin!!!
Bugün metin hoca derse gelmedi. Üzüldük ettik. Sırf o gelcek diye 2 kilo olan fotoğraf makinesini yanımda götürdim. Boşuna götürmişim neyse. Öğlene doğru bir haber aldık. Arkadaşı aradılar ve dediler ki:
"cnn de altyazı olarak metin feyzioğlu vuruldu geçti. bugün derse geldi değil mi!"
Bunu duyunca amficek korktuk. Endişe ettik. Sonra araştırdık meğersem yalanmış. Metin hocayı arattık. "Yoo vurulmadım bildiğim kadarıyla" demiş.
Biz de sevindik. Öyle.
son ders günü.
BULOOOOKKKK!!!!!
BUGÜN HUKUKTAKİ SON DERS GÜNÜMDÜ!!!
Hiç derse giremedim. Ama olsun. Güzel bir gündü.
irresistible cheek.
Bugün bi şahıs bana selam verdi sonra bir makas alcam dedi sonra yanağımdan makas aldı.
26 Mayıs 2010 Çarşamba
piyano aşkı.
Küçüklüğümden bu yana piyano çalmayı, evimde bir kuyruklu piyanomun olmasını hayal etmişimdir. Şimdi aradığım piyanoyu böyle araştırdım, türkiyedeki fiyatlarına bakayım dedim de. 6 basamakla karşılaştım. Üstelik bu 6 basamak kanunla atılan 6 basamak değil, bildiğin dim dik duran eskiden ytl olup yeni tl ye geçmiş 6 basamak. Mal 6 basamak nolcak. Öff.
24 Mayıs 2010 Pazartesi
Ahha.
Bulok!
senin de var di mi anlatamayıp içinde tuttukların. Bir anlatsan nolur bir düşün. Hani anlatamamak seni zorlarken anlatsan karşılaşacağın sonuçun çok korkunç olması yani kötü anlamında değil ürkütücü böyle muamma olduğundan. öf cümle kuramadım ya. kızdım.
Çikolata.
Bugün milli kütüphanede geçen uzuuun bir gündü. Daha da acısı hala bitmedi, ne gün ne de çalışmam. Neysem işte bugün bi ara bir arkadaşımla görüştüm. Çok pis gıcık oldum ona haa. Bana yediği çikolatayı detaylandıra detaylandıra anlattı. Bö yahu. Garip ya bılok. Bana bööle çikolata anlatması değil. Kendisi. İçindeki durum. Bu durumdaki benim aslında olmaması gereken varlığım. Garip idi. Öyle.
günlük.
Bulok bugün günlük tutmaya karar verdim de onu haber veriym dicektim. ama çok üşeniyorm ha yazmaya. Bakalım. Daha başlamadan üşendim ya helal di mi. Evet bence de bö.
23 Mayıs 2010 Pazar
hüsran.
Toefl'dan almam gereken puanın 19 puan aşağısında almak. Boşuna çok ama çok para masraf olmak. Karşılığını alamamak. Bok ye toefl demek istemek ama onda da suç bulamamak. İngilizce bildiğini sanmak ama bilmediğini anlamak.
Hüsran sardı vre bulok.
22 Mayıs 2010 Cumartesi
teklif.
chaser's war on everything programındaki sevgili chas ve diğerleri!
Lütfen ama lütfen ama lütfen ama lütfen ...... ama lütfen ben de sizin programınızda çalışayım. Böyle TR şubesi gibin. Süper olur cidden.
20 Mayıs 2010 Perşembe
Guidance.
pıroğram.
Bulok,
Tam 20 gün sonra okulum bitiyor. Mutluyum sevindirikim. Yaşlı akrabalarımın tabiriyle "diploması olan yalancı" olcam. =) Güzel şey. Neysem konu bu değil. Artık mezun olacağımdan, stajı başlatana kadar kendime bir pıroğram hazırladım. Böyle şunu yapçam bunu etçem diye. İşbu pıroğramın başında ninjutsu geliyor. Çok sevdim var ya. Ondan yapçam ben dedim görür görmez. Böyle çaba harcamadan onun zayıflıklarını kullanarak karşıdakini etkisiz hale getirmece. FUN!!! ve tam benlik. Mesleğimle de paralel olur gibi sankim. Karşımdakinin zayıflıklarını kullanarak onu ezip sömürmece. MORE FUN!!!
Anlayacağın bulok! Let the fun begin in 20 days! =)
güldüm.
Bugün sabah 7.46 da aldığım mesaj sinirimi alt üst etmişti; çünkü uyuyordum ve rahatsız edilmiştim. Ancak bu kadar ön yargılı olmamak gerekirmiş. Çok da eğlendim. Öyle işte. Fena güldüm ha. :D
yeni bir şey bu.
İnsanlara derdimi anlatmaktansa onlarınkileri dinlemeyi daha çok sevdiğimi farkettim. Garip. Ama öyle işte. Bunu daha da çok, farkında olarak uygularım ki artıkın.
18 Mayıs 2010 Salı
17 Mayıs 2010 Pazartesi
göz kremi.
Bu sabah uyandığımda gözümü açamadım. Hani sabahları tatlı bir uyku vardır, midenizde sıcak ve hoş bir his uyandırır gözlerinizi açmak istemezsiniz, açtığınızda üşüyeceklerini düşünüp de. Gerinirsin böyle bir kedi gibi yatağın içinde, esnemenin verdiği mutluluk yorganın açılması ile yarıda kalırken işte o an gözünü açarsın.
Bu sabah o an gözümü açamadım işte.
Ancak kalkmam gerekiyordu. Okula gidilmeli devamsızlık söz konusu olmayan bir bölümde okusam da. Yataktan zorla da olsa çıktım. Gözlerimi açmaya çalıştım: birini açabilmiştim, diğeri hala kapalıydı. Banyoya girdim. Soğuk suyun yüze çarpması kadar iyisi yoktur insanı ayıltmada diye düşünerek yüzümü yıkadım ve uyanmıştım. Gözlerim kapalı başımı kaldırdım, yüzümü havluyla kuruladım ve havluyu yüzümden indirdikçe gözlerimi açmaya başladım. Ancak biri hala açılmıyordu.
Sol göz kapağım şişmişti. Tamamen. Nasıl? Neden! vb. diye düşünürken bir iz aramaya koyuldum. Sivrisinek olmalı diyordum. Ancak bir iz yoktu. Okula giderken eczacıya gösteririm diyip üzerinde durmadım. Ancak buna neden olduğundan şüphe duyduğum bir kişiye bu şüphemi anlatan bir mesaj attım. Sonrasında klasik bir okul sabahı gibi evden çıktığımda haricen sadece eczaneye uğrayıp gözümü göstererek "iyileştirin." dedim. bir krem verdiler.
Göz kremi. Şişlik göz kapağında olduğundan göz kapağına sürdüm ancak okulda doktora uğradığımda doktorun benimle dalga geçeceğinden habersizdim. Meğersem bu krem doğrudan göze uygulanıyormuş. Sabah-akşam kullanılcakmış. Biraz önce kullandım. Ancak burada ailenin tüm fertlerinin beni tutup zorla sürdüğü de bir gerçek.
Benim gözüm ama. Yakıyor ama. Kırparım ki. Suratımı kaçırırım ki.
Daha da sürmem dedim.
Öyle.
gurup.
Feysbukta bir grup gördüm :D
"Devamsızlık mı devamsızlık ne arar lan hukukta."
artiz-pazar kombinasyonunu kuran amcanın fotosunu da koymuşlar.
Kendimi ayrıcalıklı hissettim. Öyle bir üstatla bir tutulmak. Cidden. Süper.
14 Mayıs 2010 Cuma
istanbul.
Bulok!
Artık trafik sıkıştığında sevinir oluyorum. Büyük bir karmaşa, arabalar tetikte, sürücüler gergin... Ancak tüm bunları beğeniyorum. İstanbul hasreti bu seviyeye ulaştı. Trafiğini bile özlüyorum İstanbul!
Öyle işte.
11 Mayıs 2010 Salı
beyaz ışığa doğru yürümek.
Bulok, galiba ölüyorum. Çok acı çekiyorum yaa. Nefes almak zor geldi bugün. Öyle yani.
2 Mayıs 2010 Pazar
gariptir ki yine kırıldım. vol.2
Hayatımda ilk defa biri bana beni unutmak istediğini söyledi bulok. Hayatından benim hatıralarımı çıkarmak istediğini söyledi. Ve ben ona bunu yaptıracak, yapmasına neden olacak bir davranışta bulunmamışken. Bildiğin yıkıldım.
Jon foster a benziyen şahıs. Umarım beni unutursun ne diyim.
Böcekler çok laubali.
Günümüz böcekleri de pek bi laubali azizim. Havalar ısınır ısınmaz ortaya çıkıyorlar. Onları gereksiz ve iğrenç ve korkunç ve tiksinç bulmam bir yana bu şekilde birden türeyip nisan-mayıs gibi ortaya çıkmaları ve kendilerini aşırı derecede hissettirmeleri daha da sinir bozucu. Bir de bu samimiyet nereden geliyor diye soruyor insan? Hemen daha tanımadan etmeden yok birine görünelim, yok efendim üzerine çıkalım bir de ısıralım. Bu laubaliliktir. Kınıyorum. Gereksizsiniz. Gidiniz. Eksikliğinizi hissetmem.
Not: Arılar ve karıncalarda zehirli olmayanları bu yazıya dahil değildir.
1 Mayıs 2010 Cumartesi
DCMB Sendromu.
Kendime tanı koydum en sonunda. DCBM sendromu ile karşı karşıyayım. Cidden garip, saçma ve mantıksız. Yani benim için ideal ve doğru tanı. =)
Sendromun belirtilerini veya sonuçlarını anlatmayacağım. Sadece bu tanıyı koyma sürecimi anlatıcam:
Bir haftadır kendime özen gösteriyorum. Doğumgünü haftam ne de olsa. Pazartesiden beri cidden dikkatliyim bu konuda. Saçımı taramadan çıkan ben her gün fön çektiriyordum o derece yani. Neyse, tüm bunlar bir yana insanlar bunu farketmeye başladı. " Denge fakiri hanım. Çok güzelsiniz." "Denge fakiri, çok güzel olmuşsun." vb. vb. ... Bunlara teşekkür ettim. Başta hoşuma gitti. Sonra bi iki şey farketmeye başladım. Dün en son çok melez bir güzelliğim olduğu söylendi. Benzersiz, eşsiz bir güzellikmiş. Öyle dendi. Eve geldiğimde şu kafama dank etti. Çeşitli nedenlerden ötürü bana güzel olduğumu söylemeleri bana işkence ediyor. Öyle böyle değil. Acı çekiyorum resmen. Sinirimi bozuyor. Anlatamam.
Bu sebeple. Dont Call Me Beauty (DCMB). Bu kadar.
Hala sinirim bozuk ya.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)