27 Aralık 2009 Pazar

ama cidden olmaz ki.

O kadar sinirim bozuldu ki bulok. Anlatamam. Çekemem. Gidip uyucam. Yarın çekimim var.

foto çekimi filan.

Bugün foto çektim.

Yarın da çekçem.

Bugün güzeldi.

Yarın da öyle olcak.

(Haaa. bilgisayara atabildim mi? Hayır.)

Bugün bilg.a atamadım.

Yarın da atamıcam.




O değil de benim kilise bulmam lazım. Nerede var bilen var mı?

dolmuş macerası vol.3

yeter artıkın! cidden! bıktım!

Niye beni buluyorsunuz? Mal mısınız? Defolun gidin yaa.

Konuya geçiyorum bulok:

Yine dolmuştayım. Yine incem.
+ Müsait bir yerde.
-Durakta mı canım?
+ Ha. Hö. Hı evet.
-Peki canım.
*(+'nın iç sesi) bok ye.

teşekkür yazısı.

Sayın bulok ve okuyucular.

Bu yazı yakınma içericek. Okumasan da olur.

Her zaman ilgili olan aileme teşekkür ediyorum. Özellikle şu an gösterdiğiniz yoğun ilgiden dolayı.

Fotoğraf makinesinin usb kablosunu mp3 çalarımın şarj kablosunu ve adaptörü kaybettiğiniz gibi kaybettiniz. Teşekkür ederim. Özellikle aramamda gösterdiğiniz yardımlar umutlandırıcı idi.

Not: Bu yazı bariz bir tariz içeriyor.

20 Aralık 2009 Pazar

Cidden garip bir an oldu.

Şöyle ki bulokçum. Bir gün oturuyorum. Bilgisayarı açtım bakayım meğ seğ neğ de hangi arkadaşlarım var diye. Sadece 5 arkadaşım online idi. Bunların 4ünün zenci olması garibime gitti. Öyle yani. Ben meğ seğ neğ den çıktım. Bir arkadaş 4 arkadaş getirdi. Aman bir süre kalsın böyle.


Bir de hazır başlık açmışken buraya yazayım: Foto çekemedim ben yaa. Dışarı çıkcam ama soğuk. Üff ısınsın hava yahu. Olmuyor böyle. Neyse gidiym de çizim yapıym baari.

reklam.

Bulokum ve okuyucuları,

Size haberim var. Eğer hikaye okumayı seviyorsanız size bir bulok önereceğim. Bu önereceğim bulok tam size göre. Yıllardır aradığınız ama bulamadığınız, buldum sanıp yanıldığınız bulok. Cidden o. Eminim yani. O derece. İşte dediğim bulok :


Bildiğin reklam yabdım. Olsun. İyi oldu bu.

gariptir ki yine kırıldım.

Teşekkür ederim. Bok. Gıcık. Mal. Hödük. vb.

sabırsız denge fakiri.

Dün biri böyle dedi:
"o zaman dengesizliğinin nedeni duyguların değil..sabırsızlığın"

Ne dersin bulok, sence?

19 Aralık 2009 Cumartesi

tatlı bir sabah sohbeti.

Bir süredir ananemle dedem bizde kalıyor bulokçum. Çok tatlılar yahu. Acayip şirinler vallahi. Yaşlı cüceler işte. Neysem. Bu sabah beraber kahvaltı yapma şerefine ulaştım onlarla. O kadar hoş sohbetleri var ki. Doyum olmaz. Hele kendi aralarında bir sohbet ediyorlar ki. Anlatılamaz tatlılıkta:

+ Anacım, anacım... Traş olayım da gör. Çok fena yakışıklı olucam.
- Aman be ol, ol da belki azrail beğenir de alır.

=)

17 Aralık 2009 Perşembe

yeter!

gerçekten yeter bulok. Ich möchte glücklich sein. Reklamdaki kamyoncu edası ile işte o kadar.

12 Aralık 2009 Cumartesi

pek mesudum.


Bulokçum! Sonunda oldu! Bu da oldu! O kadar mesudum ki bulok anlatamam! O benim oldu! Sadece benim! Benim de makinem var artıkın bulok. Çok sevinçliyim. Öyle böyle değil. Topu topu nur topu nikonum oldu filan. O derece.

4 Aralık 2009 Cuma

2012 ile ilgili.

Bayaaaağıııı iyi filmdi beğendim =) Adamın diğer filmlerini de beğeniyordum. Bugün dersi asması nedeniyle sinemaya gitmemize neden olan Metin Feyzioğlu'na teşekkür ediyorum. Ancak unuttuğumuzu sanma. Cezalısın beyefendi. Tek ayak üzerinde 15 dk bekleyeceksin. aaaa Madem kabul etmiyorsun 30 dk. İşte bu kadar.

bir dilek bu.

Evimde kuyruklu dev bir piyanom olsun. Siyah olsun. Sonra onunla moonlight sonata yı çalabileyim, Amelie'deki La Valse D'Amelie'yi çalabileyim. Diğerlerini de çalayım ama. Çalayım yani. Öyle.

2 Aralık 2009 Çarşamba

sıkıldım.

Böyle düşündüm de bulok. Cidden sıkıldım. Öyle işte.

klişeye maruz kaldım.

Bulokçum bugün alakasız biri alakasız bir konuda " sorun sen değilsin. sorun benim." dedi.

Öyle işte.

29 Kasım 2009 Pazar

my head is turning.

Böyle bir cümleyi (my head is turning) ingilizceyi bilmeyen ama çevirmen olarak kullanılan sunucu kurmuştu bir programda. "When you turn your head is turning too?" demişti ve o kadar dönüyorsunuz başınız dönmüyor mu? sorusunu sormayı hedeflemişti. filan feşmekan.

Başım çok kötü dönüyor şu an yaa. Aynaya baktım göz kapaklarım ve dudaklarım filan morarmıştı bööle sarı bi benzim filan vardı. Şimdi nasıl bilmiyorum ama hala kötüyüm yaa. Bunların B12 ve folik asitle cidden alakası var mı? Cidden!


Not: Evet şu an kabul ettim sağlıklı olmayabileceğim ihtimalini.

28 Kasım 2009 Cumartesi

eski bir çizime devam etmekte çekilen güçlük.

Bulokçum! Hani yeni bir çizim kitabı almıştım ya işte bayağı faydasını görüyorum çizimlerimde onun. En başa dönüp çizgi çalışmaları noktalama çalışmaları vb. dahi yaptım =)

Bunları yaparken çizim defterimde tamamlanmamış bir resim buldum. Bir lasombra çizmişim sanki. Her tarafta gölgeler uçuşuyor filan. Onun üzerinde çalıştım bitmek üzere(bitince bu yazımın sonuna koyarım merak etme.) Ancak! Sorun şu ki artık lasombraymış, strigaymış çizesim gelmiyor böyle bir garip.

İşte ööle oldu vre bulok =) naaapçan beyaa =)

Bulok!

Ben tiki olmaya karar verdim.

Ööle işte.

Bakalım olcam mı.

ehehehe.

Bulokçum insanlar çok garip. Cidden. Cool görünme çabaları filan var ya:D hani kendilerini abartmaları filan. Bir şey sanmalar böyle. Sessiz köşede sinsi sinsi oturmanın cool mysterious bir hava kattığını düşünüyorlardı ya =) Geçen gün, bunun bir üst modeli ile karşılaştım koptum.

Şöyle ki:
Hem geek im hem cool um modeli.



nasıl anlamadım.

Bulokçum. Çok garip bir dialog yaşadım. Bir kişi (olayı anlatırken kolaylık olsun diye ona (A) diyelim) bana ona mutsuz olduğunu söyledi.

Ardından da böyle bir kaç dakika sonra mutluluk kaynaklarının 2 tane olduğunu ve bunun birinin ben olduğunu söyledi.

Çok sert bir tokat gibi geldi bana bu. Ayıp ki. Senin hatan ki sen mutlu olmayı bilemiyorsan. Mutsuz olmadığın her an mutlusundur arkadaşım. Seni mutsuz eden ne var gözlerin görmüyordur, bir tanıdığın vefat etmişti, bir uvzun eksiktir anlarım. Öyle zevkine mutsuzluk şımarıklıktır. Bence.

Sonuç: Kırıldım.

26 Kasım 2009 Perşembe

van munit van munit.

FLAŞ FLAŞ FLAŞ!

Odtü de yakın zamanda bir rezillik yaşanmış. İki genç kız E.G.D ile M.G.İ kapıdan geçmeye çalışırken yakalanmış, iddiaya girmeye çalışmışlar ancak tutmamış. Daha sonra kurufasulye pişirmek suretiyle geçmeyi başarmışlar.

Konuyla ilgili 23 isimli şahsın E.G.D hakkındaki yorumu :
23:
master ını yap odtü hukuk açılcakmış 3 vakte kadar .


Sonuç:
Daha da gitmem!

10 Kasım 2009 Salı

vasıflı eleman aranıyor levhaları artık daha da garibime gidiyor...

http://www.gazeteport.com.tr/GUNCEL/NEWS/GP_578262 bu linkteki haberde kadının vasfı bakire olmakmış diyor. üstelik bunu yargıtay diyor. bu durumda meşrulaştırılmışlarınkini soralım hadi boşanmış veya dulların hali nolcak?

9 Kasım 2009 Pazartesi

Tarotla ilgili.

Artık tarot bakmam ki.


Bir de arkadaş şöyle dedi : Begone foul magicians and let my druid be free! demiş arkadaş.

5 Kasım 2009 Perşembe

Erasmuslum.

Bu yazım da sana gelsin. Erasmuslum. Nutella'mı isterim misal.

sabah yürüyüşü.

Her sabah olduğu gibi bu sabah da Tunus Caddesine yürüyecektim; ancak bu sefer bankada işim olduğu için Akay caddesine uğrayıp da geçecektim. Bu sebeple 7 de evden çıktım ve yürümeye başladım. 4 senedir yürüdüğüm yol yahu. Ama bildiğin kavaklıdereye bir yerlere gitmişim. Farkında olmadan. Bi baktım saat 7.45 olmuş ben dolanıyorum hala orada burada üstelik bilinçsizce. Sonra acele ile döndüm Tunus'a ki bu da 55 dakika sürdü. Niye böyle oldu bre bulok.

hayal kırıklığı.

metincim. bugün beni hayal kırıklığına uğrattın. sana sinir oldum ama öyle böyle değil. bayağı bayağı. anlatamam yani. övsene beni yaa. manyak mısın. sıyırcam sana kendimi övdürcem diye.

Magna Carta'yı oturup psikopat gibi okuyup aaa hocam 38nci maddesi de böyle diyebilen kaç öğrencin var! ha söyle. Miranda rights ı da bilip amerikan ceza usul hukuku ile soru da soruyom sana. Ben görevimi yapıyorum çalışmak, araştırmak vb. gibi senin görevin de beni övmek. Olmuyor bak böyle. Kırıldım.

Artık sana bakınca o kadar çok hasetimden çatlamıyorum. Üstünlüğün cazibesini yitiriyor şeker.


NOT: Bulokçum, sorma. Psikopata bağladım. Sabah 9 da adlitıpla başlayıp akşama kadar çeşitli hukuk derslerine girip 2 saat oran taraflarından dolaşarak servisle dönüp biraz daha hukuk çalışınca böyle oluyor.

3 Kasım 2009 Salı

Oi!

Bulokçum anlatacaklarım birikti. Biliyorum çok oldu yazmayalı ama en kısa zamanda başlayacağım tekrardan. Buraya gelmişken evde şimdi gerçekleşen diyaloğu yazıym:

kardeşim: ay hapşurucam.
annem: öpüşmek yasak.
kardeşim: uf hapşuramadım.
annem: hala öpüşmek yasak..

Domuz gribi yalan yaa. Öldürmez o. Misal ben tetanozdan ölmicem.Ama takılıyorlar bazen böyle işte. Neysem bulokçum görüşürüz.

29 Ekim 2009 Perşembe

Bir şey diyip gidecektim.

I honestly, truely hate you.

27 Ekim 2009 Salı

sona nokta koyma olayı.

Msn de söylediğim yalanların çoğunun sonuna nokta koyduğumu farkettim.

Ğ kişisi.

Senden ciddi anlamda rahatsız oldum. Malsın. Karşıdan bile malsın. Cidden malsın. Öyle işte.

bulokum ölüyorm ben.

ben burada tetanoz, domuz gribi, migrenden ölüyorm.
Aşı olcam söz tabi tetanoz için. domuz gribi aşısı olmam hıhh. migrenin aşısı yok ki.

19 Ekim 2009 Pazartesi

Not inspired from totally not a true story.

Seninle ilgili farklı düşünmüştüm.
Şu anki halinden tamamen farklı.

İlk gün, tanıştığımız, arkadaşlarıma söylemiştim seni.
Ne de muhteşem olduğunu.
Ufak bir kız çocuğu gibi hayaller kurdurmuştun bana.
Olabilirdi, niye olmasındı?

Sonra..

Ben arkamı döndüğümde
Seni arkadaşımla ilgileniyor görmek.
Hem de seni ilk anlattıklarımdan biri ile.
Bu kesinlikle düşündüğüm değildi.

Üzerinden zaman geçti.
Biliyorum acı vermemesi lazım.
Vermiyor da.
Ama şimdi neden başkalarına bakamıyorum
bunu açıklamıyor, açıklayamıyor kimse bana.

Zaman diyorlar.
Bunu da zaman çözecekmiş.
Şimdi de tutar zamana aşık olurlar onlar.
Bilemezsin ki.
Her şeyi düşünemezsin.

Ama dediğim gibi,
Seninle ilgili farklı düşünmüştüm.
Şu anki halinden tamamen farklı..

swine flu.

başta 2 kişiye bulaşmıştı şimdi 36 kişi. ki baş ve şimdi arasında sadece 3 gün olması çok korkunç yaa. Maske alcam ben.

cumaya gider gibi quiz e girmek.

metin hocanın yoklama quiz i dediği şey. Her cuma son derste yapıcakmış. Garip. Değişik. Rüyamda 45 ve 50 alıyordum aynı sınavdan, üzülüyordum bayağı. Bir de bunu anlatırken yüzü bir ara >:-/ halini aldı nasıl oldu çözemedim. Neyse. Öyle işte. Bunları da gördük be bulok.

18 Ekim 2009 Pazar

şaşırdım.

Böyle lafı dolandıra dolandıra sokma çabası vardır ya genelde biz bayanlar ünlüyüzdür bunu yapmakla. Naz yapmak olarak da geçer ansikolpedilerde. Hı hı her ansiklopedide var tabi. E tabi buna şaşırmıyorum ben.

Beni şaşırtan:

Bu olayı bana bir erkeğin yapması. Bildiğin lafı evirdi çevirdi bir yere bağladı dondum kaldım. Böyle yüzümde aptal bir gülümseme ağzım açık "nasıl yaaa" şeklinde. Bu vakıa empati kurmamı sağladı. Garip. Enteresan.
-Böyle üzerimde bunu yapmasına neden olan şeyi yerine getireyim istedim. Ama aynı zamanda niye yapıym ki bunu diye düşündüm.

İkileme soktu yaa. :D Saçma salak bir durum.

Ayrıca herkese böyle yapasım geldi. Ama aynı zamanda böyle bir şey yapmamam gerektiğini de hissettim, çünkü kötü oluyor.

Bu yazımdan çıkardığım sonuç: artık uykum gelmiş.

hep beraber havaya bakmaca.

Bir arkadaş bugün tanıştırdı beni flashmob ile. İnsanlar bir mail le veya mesajla veya diğer türlü haberleşme imkanları ile anlaşıp bir yer ve saat/tarih belirleyip orada belli bir şeyi yapıyorlar ve dağılıyorlar... Ben de bundan yapmak istiyorum. Düşünsenize!!! Süper yaa!!

Aklıma gelen örnekler:

-- Bir dolmuşa biniyorsun işte 20 kişilikse 13-14 ü tanıdık. Çoğunluk ayrı olarak biniyor(tanışmıyorcasına) ve son durağa kadar inmeden telefonla bağıra bağıra konuşuyor. "Efendim! Duyamıyorum!! Dolmuştayım şimdi. Sanırım dolmuşta bir sorun var diğerleri de duyamıyor!.." şeklinde. Sonra son durakta inip dağılıyor filan.

-- Dostun önünde buluşmak bir klişedir ya. Bir sürü kişi oraya geçiyor ve aynı anda 5 dk boyunca filan hapşuruyor. Sonra dağılıp gidiyor.


*Ankarada bunu yapan birileri varmış kim bilmem. Ama süper yaa. Daha önce buluşup yapmışlar. Dostun önünde toplanıp havaya bakmışlar bir süre filan. Sonra ayakkabı bağlamışlar. Düşünsenize 100 kişi aynı anda çökmüş havaya avel avel bakıyor. Komik.

Bu da yutuptan örnek.

Ne diyim bulokçum. Olsa da yapsak.

17 Ekim 2009 Cumartesi

Küçüklük hayalleri.

Her birimizin farklı hayalleri olmuştur değil mi? Bazılarımız astronot olmak istemiştir, bazılarımız doktor, bazılarımız da "anne" bile demiştir. Mesela benim kardeşimin hayali dünyaca ünlü bir pop-rock şarkıcısı olmak. Benim hayalim neydi biliyor musunuz! Oxford University de öğrenci olmak. O dönemde bölüm netletmiş değildi ama okul belliydi. Öyle işte. 11nci yüzyılda kurulmuş oxford. Şu an 21ncisinde olduğumuzu düşünürsek bayağı etkileyici değil mi!!!

Konukseverlikle ilgili.

Türk halkı konukseverliği ile övünür. Bayağı da iyidir bu konuda aslında.

Ama şunu sormak istiyorum. Ben neden benim olmayan misafire iyi davranmak, onun için evi toplamak ve hatta temizlik yapmak daha sonra da onlar için hizmet etmek zorundayım. Bana açıklayın. Cidden.

9 Ekim 2009 Cuma

metin etkisi.

Bi dava olsa da savunsak.

metiiinnnn!!!

Hasetimden çatlamaktayım bulokçum!..

Daha önce böyle sadece iki kere olmuştu. Kıskanmam etmem. Bunu yaptıran daha önceki o 2 kişi kim mi:
1. Deniz Dursun diye bir kızdı, niye kıskandığımı ve yüzünü bile hatırlamıyorum, ilkokul birdeydim.
2. Kyle XY dizisindeki Kyle, hani gerçek olmayan bir dizi karakteri, işbu diziyi izleyen aklı başında kişiler anlayacaktır ne dediğimi.

Şimdi de Metin! Bildiğin Metin! Bayağı bayağı hasetimden çatlıyorum. Green eyed monster filan yanımda pire boyutundadır.

Bu derste filan dendiğinde kızdı: FİLAN FİLAN FİLAN FİLAN FİLAN ve hatta FİLAN FİŞMAN

Yahu niye bu kadar zekisin, muhteşemsin yaa. Böyle olmayın lütfen. Benden iyi olmanın tek nedeni tabi ki de benden önce bu işe başlamış olman. Hı hı evet. Kıskanmaktayım. Ufacık çocuklar gibi. Ya düşünün böyle hissettiriyor işte.

7 Ekim 2009 Çarşamba

panik.

Bu yazıyı yazarken paniktim filan. Ama gereksiz yere. Bayağı da yazmıştım. Sonra bir arkadaşla konuşurken bi şeyler dedi. İyi geldi resmen. Hala paniğim de. Daha az. Çok daha az. O, böyle alakasız yerlerde alakasız şeyler söyleyip güçlenmemi sağlıyor. Ööle işte.

6 Ekim 2009 Salı

Adli tıpla ilgili.

Slaytları buldum takipçi hukukçu arkadaşlar. İrtibata geçiniz. Çıktısını almayı planlıyorum. Onların fotokopisini de çektirebilirsiniz. Gerçi bunun için de irtibata geçiniz. Öyle işte.

başlıklarımlan ilgili.

Her başlığımın sonuna nokta koyduğumu görmek beni benden aldı.

balanced nerd.

Rekabet Hukuku dersinden ödevim olduğundan bir davayı araştırmak için Milli Kütüphaneye gidip çalışmak zorunda kaldım okulun ilk haftası. Bunun üzerine bir arkadaşım bu davranışımdan ötürü beni balanced nerd ilan etti. Teşekkürlerimi sunarım. .m
Nerd diyince aklıma maykıl geldi:D Napıyor şimdi acep:M

hislerlen ilgili.

hissetmemen gerektiğini bilip bir şey hissetmek. Çok kötü bir histir, o. Ne yapacağını bilemezsin. Nasıl geçireceğini bilemezsin. Hele bir de alışık değilsen hisler duymaya... Zor, bulokçum, zor...

4 Ekim 2009 Pazar

baş ağrısı.

Migren. 3üncü gün.

3 Ekim 2009 Cumartesi

yeni çizim.


daha bitmedi. Bitince deviant a koyabilirim. Witcher daki striga bu. Yeni temama çok uydu resim di mi. :D

telefonum ile çektim. Kötü oldu. Tarayacı bozuk. Affola.

Metin Feyzioğlu.

İdolümsün.

yine yaptım!

Artıkın bir topuklum daha var bulokçum. 6 tane oldular. Oley.

NOT: Bu yazı bu rengi haketmektedir.

üfff!!!!

NEDEN
düşünmeyi reddedip, hemen hüküm veriyorsunuz ki iyice içinizde muhakeme etmeden?

Kızdım bulokçum.

Çok kızdım hem de.

İnsanların bakış açılarının ilkçağdan-ortaçağdan bu yana hiçbir değişim geçirmediğini görüp çok kızdım.


Şöyle ki,

haberleri okuyup yorumlara bakıyorum.
ve gözüme ilk çarpan şey tüm onları yazanların at gözlükleri taktığı.
içim acımakta bulokçum.


Garip!
Aradan geçen yüzyıllara rağmen hala aynı bakış açısı, aynı acımasızlık, aynı önyargı koyma merakı.

klişe!!!

Niye klişelerden korkulur?
(Let's call it klişefobiya)
Klişelerden korkup kaçmak da bir klişe değil midir?
Klişe kelimesini kim buldu?
Keşke tüm kelimeleri o bulsa. Ne garip dilimiz olurdu düşünsenize... Bence iyi olurdu.
Bunları neden mi yazdım?
Tabi ki bir klişe davranışta bulunmadım. Saçmalamayın.
Öylesine içimden geldi. Merak ettim. Filan.

29 Eylül 2009 Salı

mysteriously mysterious mystery story

Benim için chaotic neutral demişti bir arkadaş. İyi-kötü gibisinden bir ayırımmış. Ne demek olduğunu bilmiyordum, açtım baktım:

"Her ne kadar satıcı ve ikiyüzlü gibi görülse de bu karakterlerin önemsedikleri şey kötülük yapmak değil, kendilerine kazanç ve güç sağlamaktır ve bu karakterleri diğer bütün karakterlerden ayıran şey ise herhangi bir ahlaki görüşlerinin olmamasıdır. bu yüzden onlardan herşey beklenebilir. İstediğine ulaşabilmek için gerçekten çok iyi davranabilir, onun bir melek olduğunu düşünmenizi sağlayabilir yani kendini sizden çok iyi saklayabilir. Maskesiz onu görmeniz imkansızdır. Ancak bazı söylentiler bunu başaranların olduğunu ancak bu başarılarının ortaya çıkması ile gizemli bir şekilde ortadan kaybolduğunu belirtir. "

Bunu okuduktan sonra aklımdan geçenler:
Doğru sanki.
Kötü olmak eğlenceli.
Kötü olduğunu ortaya koymak ahmaklık.
Rol yapmak gerekli.
Ama ben o kadar kötü değilim ki.
Hı hı evet. (nihehehe)

Sorunlarla Yüzleşme Dersi

UYARI: BİRAZDAN OKUYACAĞINIZ METİN DÜNYANIN EN DEĞERLİ VE BAŞARILI PSİKİATRİSTLERİN BULUŞTUĞU KONGRENİN SONUNDA ORTAYA ÇIKAN ANCAK DÜNYAYI ALT-ÜST EDECEĞİNDEN GİZLENEN METİNDEN ALINMIŞTIR... (yerseniz!!!)



Herkesin farklı bir bakış açısı vardır ve bu bakış açıları ile hayatlarını yönlendirir, iyi veya kötü kılarlar. En ufak sorunlarını en büyük acıymış gibi görenler her zaman sorun sahibi, ciddi sorunları olup da bunları dışarı yansıtmayan ve onların olmadığını iddia edenler her zaman kaçık, her türlü sorunlarını onlardan kaçma, erteleme, uzaklaştırma veya konuyu değiştirenler ise her zaman dahidirler.

Önce SORUN nedir onu tanımlamalıyız. Elinizden geleni yapıp da atlatamadığınız uyuşmazlıklardır. Mesela; bazı günler aşırı sakarlık yaptığımız olmuştur hepimizin, bu durumda elinden gelenin yapılmadığı sakarlığın zaten varoluş nedenidir sadece kendinizle uyuşamıyorsunuzdur. Bu bir sorun değilken; dişçiye gidip bir müdahale sonrası patlamış mısır yiyememek bir sorundur. Bu konuyu aydınlattığımıza göre sorunlar için ne yapacağımız konusuna geçebiliriz.

EVET! Şimdiye kadar size anlatılanları unutun. Sorununuzun üzerine titreseniz ne olacak ki? Hastaysanız ya iyileşirsiniz ya da ölürsünüz zaten yapacağınız bir şey yoktur takmayın, başarısızsanız ya tembelsinizdir ya da gerizekalı alışmaya çalışın. Bunlar için yapabileceğiniz bir şey yoktur, anlatmaya gerek yoktur hatta üzerinde bile durmayın.

Peki ÇÖZÜM ne mi? Kesinlikle o sorunlardan kaçın! Olan zaten olacaktır, yapacağınız bir şey yoktur. Sorunlar karşılaşınca yapabileceğiniz en mantıklı şey kaçmak ortamı terketmek hatta o ortamda sorunun olduğunu biliyorsanız hiç gitmemektir. Size o sorunu sorduklarında vermeniz gereken cevap asla sorunla ilgili olmamalıdır. Kesinlikle konuyu değiştirin. Özetle SORUNLARINIZLA YÜZLEŞMEK tam anlamıyla bir APTALLIKTIR, onlardan mutlaka uzak durmalısınız.

Konuyla ilgili özlü sözler:

SORUN MU GÖRDÜN? KAÇ!

Konuyla ilgili örnek kişiler:

HIMYM daki TED karakterinin VALİDESİ, BABASI.

----

23 Eylül 2009 Çarşamba

ühü

ders kayıt fln gittim okula. cuma günü ceza usul hukukundan 3 saat icra hukuku 4 saat. yetkin kitapevinin sitesinden baktım da iki dersin ders kitaplarının toplam sayfa sayısı :3178

niye!!!!! ühü ühü... tek dönem için fazla değil mi. daha kanunu var ders notu var. ühü.

hayali duyunca yaşanan hayal kırıklığı

Mergizim bir gün biz de iken benim gelecekteki halimi nasıl gördüğünü anlattı. Çok güzel kafasında canlandırdığını filan anlattı. Şöyle öngörmüş:

Gece yarısına yakın bir vakit. Evinin önüne geliyorsun. Altında siyah bir ferrari var. Muhteşem her şey. Üzerinde bir takım elbise var mini etekli filan, altında da tabi ki topuklular. Kapısını açıyorsun siyah ferrarinin ayağını dışarı atıyorsun. Yere basıp tam kalkacakken biri sesleniyor: "E.G. o davayı almayacaktın." diyor ve sana ateş ediyor silahıyla, ölüyorsun.

----
Not: Kendisi cidden yakın bi arkim, valla. Burada neden böyle oldu bilmiyorum. Bir arkadaşın hayalinde ölmeni neden böyle canlandırır ki.

Neyse iyi yönden bakalım. Siyah ferrarim vardı olm !!!

etenşın.

Şifreli konuşacağım.

MEgeRVEge. I can see your future and its not so bright. çügünkügü gigidegecegeğigin egevdege egelegektrigikleger kegesigilegecegek. Aman ha dikkat kuuuzuuuğm.

Not: Bu yazının aşağıdaki yazıda bahsi geçen sırla alakası yoktur.

LEVERAAAÇE

böyle okuyasım geliyor malum dizinin ismini. Çok eğlenceliymiş yahu. Cidden sevdim.

Dilek ve Şikayet Kutusu.

1- Kendilerini cidden bir şey insanlar iyi ki var bu dünyada. :D Hiç izlediniz mi onları. :D Çok komik oluyorlar. :D O kadar komik ki aslanın geyiği kaptığı belgeselden bile. İyi ki varsınız la.

2- Kızılderili komşularım olsun.

----
aklıma geldikçe yazarım ki...

Böyle de Başlık Olurmuş.

Başlığın güzelliğinden yazdım bu yazıyı da.

Bir Başlık Daha

Bir de kıskandım. Green-eyed monster gibin oldum.

Bir Başlıktır Bu.

O kadar kızdım ki bulokçum. Öyle yani.

22 Eylül 2009 Salı

O ajan filmindeki numaralar sanırım gerçekten var!

Bulokçum, senelerdir ulaşamıyorum sana. Bunu seninle sonra tartışacağız young lady, bunu unuttuğumu sanma!

Hani filmlerde her şeye özendirecek şekilde tanıtırlar ya, balerin olmak isteriz birden, bir piyanist, bir dublör, bir gugli gugli gugli diyicisi, bir berber, bir "kungfucu" veya belki de bir hırsız ama öyle basitlerinden değil en ustalarından. Her şeyi çok kolay gösterirler ya bi de. Çok sinir bozucu.

Şu ajan filmleri vardır bi de yakışıklı bir adam veya güzeller güzeli bir kızımız vardır. İşlerinde çok iyilerdir. Her şeyi tak-tak-tak diye hallederler. Just like that( that derken parmağı şıklatmak) Çoğu kişi özenir bunlardan biri olmak ister. Ben mi? İstemiyordum ama oldum sanırım.

Şu film vardı feys of feys mi ne. Bir ajan dolu filmdi. Güzeldi. Bi adamın suratını başka birininkine yapıştırıyorlardı. Süper ajanımızın suratı oluveriyordu. İşte öyle bir durum söz konusu!!! Bir dolmuş macerası vol 1 den hatırlayacağınız üzere biri bana sarılıp Gizem'e benzetmişti. Her kimse o.

Bugün, bir genç (başka bir genç) geldi sarıldı öptü bir sırrını paylaştı filan. (Sırrın size ne olduğunu tabi ki söyleyeceğim.) Tanımadığımı söylediğim de hep böyle şaka yaptığımı söyledi. Adını gerçekten bilmediğimi söyleyince şüphelendi. Meğersem Gizem'in çok yakın arkadaşıymış. Bozuldu . Zar zor inandı. Sonra çok özür diledi. Söylediklerinin aramızda kalacağına söz verdirtti :D beni gerçekten tanımıyor sanırım.

Bir de bir kaç gün öncesinde de Burger'da pek muhterem arkadaşlarımla yemek yerken bir kız geldi. Bana yalvardı. "Lütfen zamanında bir tatsızlık olmuş, küsmüşsünüz Bende (ne garip isim di mi) seni görünce şok oldu ağlıyor şimdi, Hadi bayram öncesi bu tatsızlık bitsin." dedi. "Hmmm." dedim. Başka bir arkadaşı geldi. "İlkokul ve orta okulda çok iyi arkadaşmışsınız BFF tarzında. Lütfen barışın." diyerek kızı gösterdiler. Cidden biri ağlıyordu.

Gülmemek için kendimi zor tuttum. Derin bir nefes aldım. "demek öyle." dedim. Yine biri ile karıştırılıyordum. İlkokul ve ortaokulu 3 farklı vilayette 8 farklı okulda okudum. Hangisinden olabilirdi ki bu tanıyamadığım kız?

Biraz daha yalvarmalarına izin verdim. Yeterince yalvardıklarına kanaat getirdiğimde

"Pardon, barışmadan önce şunu sormalıyım. Peki benim adım neymiş?" dedim.
"Zeyneeep, Zeynep Avcı." dedi.
"Ahhah, üzgünüm adım zeynep değil." dedim.
Özür dileyip ayrıldılar yanımızdan. Mekandan ayrılırken
Bende'ye başarılar diledim zeyneple barışması konusunda.
-----
Tüm bu olanlardan sonra farkettim ki. Birileri benim başlamamı bekledikleri ajan hayatım için altyapı hazırlıyor. Hı hı evet. Bu benim şansızlığımla alakalı değil. Kesinlikle. hı hı evet.

13 Eylül 2009 Pazar

soru.

Dear God!

Soruyorum sana: Ne yaptım? Onu hakedecek ne yaptım? Yanıtınızı bekliyorum.

Sincerely,
E

10 Eylül 2009 Perşembe

Denge Fakirinin Kökeni

(Bu yazı irademin dışında yazıldı. Hı hı evet. O bi önceki yazıda bahsettiğim klon yazdı kesin. Biliyordum bana bunu yapacağını.)

Bir varmış bir yokmuş... falan filan. İsim babası kendini ispatlayabilmek için zamanında mature(himym daki maker gibin bir şey olabilir misal) lara yöneltmiş biriymiş kendini wisshmasster sanırmış. Beni de çok severmiş. Ben de onu tabi. İnanmıyorsanız bakın. üstelik buradaki yazıdan sonra daha da çok sevecek biliyorum. Hı hı evet.


+aa blion mu zehirlendim ben

wisshmasster:
haır nasıl oldu lan gerizekalı

+son kullanma tarihine hep bakardım
bakmadan yiyesim tutmuş
dün geceden bu yana önce midemi boşalttım sonra bişey yiyemedim filan
hala yatıyom

wisshmasster:
iidir ii

+ateş yaptım bi ara da

wisshmasster:
bi de bu supernaturalın 4. sezondan itibaren o iki kardeş te
babayı alıolar

+aman allahım

wisshmasster:
biri şeytanla anlaşma yapıo biri melekler için çalışmaya başlıo fln

+tam 2 sn konuyu saptırabildim

wisshmasster:
sanırım lucifer sam miş fln mış öle bişiler çünkü demonic güçler kazanıodu baya

wisshmasster:
saptıramazsın

+ölüyordum la

wisshmasster:
komik olduu kdr eğlenceli de
öle kolay ölmez insan merak etme

+hey allahım

wisshmasster:
ben senden daha zor durumlara düştüm

+geberseydin


-----

işte bu pek muhterem arkadaşım wisshy bir gün yine çok mantık dolu konuşmalarımdan birini yaparkene ben, bana denge fakiri diye hitap etmişti. Eh haklı olsa gerek ki normalde hakaret sayılacak bu iki kelimeyi çok beğenmiş mesincırda kendime nick yapmıştım daha sonra ondan sıkılıp normale dönmüş olabilirim. Ama ismini düşündüğüm buloğum için muhteşem bir ad olacağına karar vermiştim.

Daha sonra wishmaster a gösterdiğimde buloğu "oha bak sana söyliyeyim bu bizim buralardan biri olabilir. Çok kullanılan bir lakap burada bu." diyerek o ismin ona ait olmadığını ispatlamış ancak daha sonra yine kendini ispatlama çabası herhalde ki buraya copy right ını yazmamı diledi. Niye kırayım ki şimdi değil mi?

Bu ismi wishmaster bulmuştur.

bu da bir ilk.

Bulokçum. hani o son kullanma tarihleri falan var ya. Onlar külliyen yalan. Cidden diyorum bak. Ben bi tanesini yedim öyle. Bak bişey oldu mu? Evet şu an ateşim olabilir. 30u aşkın saattir bir şey yiyemiyor da olabilirim. Hatta vomit free since 93 yi de bozmuş olabilirim.

Savunmam şu: o aslında ben değilim. Bana çok benzetilerek yapılmış klonumun benin söylediklerimi yalanlamak ve bu şekilde yerime geçmek için yaptığı rol. Hı hı evet.

Söyliyorum sana bir şey olmuyor. Cidden. Ye iç. Yalan onlar. Hatta karşıyla beraber dene hı hı evet. Doğru söylüyorum. Kesinlikle bana güvenebilirsiniz.

8 Eylül 2009 Salı

Garip, biliyorum.

Her gün konuşur, lak lak ederiz, bazen dinleriz bir şey söylemeden, bazen dinler gözükür duymayız, bazen de duyar ama anlamayız. Bazı cümleler/kelimeler vardır ve onları duymayı/anlamayı o kadar çok isteriz ki anlamasak da anlarız. Farklı bir dilde söylenmiş olsun ya da hiç söylenmemiş olsa da bir davranışla misal. Ama italyanca çok farklı en azından benim için: Dinlediğimde dinlemez gözüksem de işitirim, işitsem de duyamam. Böyle bir etkisi var üzerimde. Anlamasam da anlıyorum. Öyle bir şey ki konuşulurken dinlemekte olduğum kelimelere harflere verdiğim önem tamamiyle sönüyor ve sadece dinliyorum tınısını, melodisini. İşte böyle bir dil italyanca.

Üzerimdeki etkisi artık son safhaya ulaştı sanki bir film izledim italyanca idi türkçe altyazılı, çevirememişler bazı yerlerini ama yine de dinledim anlıyormuşçasına ve durup altyazı da aramadım, çünkü konuşmalar bölünecek konserime ara verilecekti. Bunu istemediğimden filmin bir 15 dakikasını falan anlamadım ama yine de anladım. Garip biliyorum.

Neyse bulokçum, 1 buçuk saat italyanca film izleyip üzerine de 1 saat italyanca şarkı dinlersem olacağı buydu. Bu dili öğrenmem lazım. Sonra gider oraya yerleşirim filan. Güzel olurdu be bulok. Neyse Karşı'nın da biraz önce dediği gibi ben gidip yatıym güneş doğacak birazdan.

---
Scusa ma ti chiamo amore

5 Eylül 2009 Cumartesi

All Pink.

Bunu erkekler anlayamaz, zaten anlamaları beklenmez. Evet bildiniz! Kadınlar ile çanta ve ayakkabıları arasındaki o muhteşem aşktan bahsediyorum. Kadınlar yapı gereği nerede giyeceği neyle giyeceği vb. ni düşünmeden parası varsa o an hoşuna giden her ayakkabı ve çantayı almakla ödül/lanetlendirilmiştirler. Ben de yakın zamanda bu gerçekle yüzleştim.

Bir çift pembe topuklu ve bir pembe çanta aldım. Yapım gereği karşı koyamadım o efsanede anlatılanlar doğruymuş. Aklına nerede nasıl niçin neyle giyeceğin gelmiyor bunları kafanda tartmadan alabiliyorsun.

Arkadaşla(arcane olmakta kendi) konuşurken bugün(gerçi saat itibari ile dün) ona bu çanta ve topukludan bahsettim. Konuşmanın sonunda nerede giyebileceğime karar vermiştim: Con'lar

truth, only truth, nothing but the truth



Arkadaşla mesincırda konuşurken şöyle bir dialog geçti. Daha doğrusu şunları söyledi. Genelde saçmalasa da bu sefer haklı galiba:



Bu söyledikleri beni düşünmeye itti. İnsanların ne tatlııı dediği bir meslek olabilir mi? Yani çocukluk hayalleri dışında insanların böyle demesi mümkün mü? Çünkü çocukluk hayallerinde insan, o meslek ne kadar iğrenç olursa olsun imrenir. Bunun dışında böyle bir meslek var mıdır ki? Aklıma bir tane gelmedi. İtfaiyeci desen bir tarafı her gün tutuşabilir ne tatlıı pek uygun değil. İşletmeci desen tüm o işletme ile kendi uğraşıcak veya beceremeyip yardımcı tutucak ne tatlııı. Cık yine olmadı. Karaborsacı desen b.k gibi hayatı var o yüzden bu yola başvurmuş ne tatlııı. Yok işte bulamadım ben. Ama şöyle de bir gerçek var ki tüm o zorlu yanları dışında en azından çok para kazancaz.

1 Eylül 2009 Salı

oyunla ilgili duyuru

Bu seneki tatilimin son durağında bulunduğum şu anlarda Ankara'ya dönmeye pek de uzak olmadığım şu zamanlarda oyuncularımı çok ihmal etmişim öyle diyorlar. Ama oyunla ilgili olarak şimdi nesnel, zombi, gangrel, ain çıkacaklar oyundan. Az oyuncu hep iyidir zaten de. 2 oyuncu kalıyor geriye. 3ncü olarak beni erkek sanan adam(!) gelecek. Anlayacağınız okeye dördüncü arıyoruz.

Eh buradan sesleneyim "elizafelya" kimsin şahsen tanımıyorum ama vampire a olan ilgin üzerine bu buloğu izliyormuşsun daha dün öğrendim gogıldan :D Oyuncu arıyorum vampire a. Aradaki illiyet bağını kurunuz.

Ayrıca oyunla ilgili olarak bir oyun sonra vtm e döneceğiz. Çok eğlenceli olacak gibin.

24 Ağustos 2009 Pazartesi

aylak kalınca hedef edinmek

Tatil bana göre değil gerçekten. Bunu yaşayarak anlıyorum. Her sene anladığım gibi. Düzenli olarak yaptırılan araba bakımları gibi, her yaz ve her kış bazen baharlardan birinde veya ikisinde de anlıyorum bu olayı ne yazık ki. Bu kadar sıkılınca da insanın aklına değişik fikirler gelebiliyor. Mesela bugün Kuşadasına indik de orada "sıtarbaks" var idi. Kuzenimin isteği üzerine(tamamiyle onun isteği yoksa o kahveleri fln hiç sevmem:P.) kahve almaya gittim ve yine her zamanki gibi siparişi aldıktan sonra bardağa adımı yazmak için ismimi sordular. Adımı söyledim de aklıma şu geldi. KİMSE gerçek adınızın söylediğiniz isim olup olmadığını anlamaz. Dilediğiniz ismi söyleyebilirsiniz ve üstelik şirket politikalarından ötürü size gülümseyerek cevap vermek zorundalar. Her koşulda haklısınız. Ben de şuna karar verdim. Bir daha ki gidişimde şöyle olacak:
-Bir isim alabilir miyim;?
+Şakir
-höü??


hı hı evet bunu yapcam :D sonra da gelip buraya yazıcam :D

20 Ağustos 2009 Perşembe

bir dolmuş macerası vol.2

Ah bulokçum ah!!! Her bindiğim dolmuş ayrı bir macera!! Her dolmuşçu kırık, dengesiz, arıza... En son ki maceramdan ötürü ankara'dan kaçtım. (Sadece dolmuşlarından ötürü) Sırf bu yüzden evet hı hı tabi ki... Neyse işte kekeremekere... Normal (ütopik) dolmuş şöförlerini aradığım bu yolculukta yine bir dolmuşa bindik.

Gayet normal başlamıştı yolculuk. Ben arkadaşımla oturuyordum ve arkada iki kişi daha oturuyordu. Ücreti ödedikten sonra dolmuşçu dolmuş telsizi ile konuşmaya başladı hararetli bir şekilde. Durmaksızın "23 nerdesin sen?" "kipayı geçtim abi." "6 sen nerdesin?" "Özkanlar sitesini geçtim abi." şeklinde kim nerede kiminle oynarcasına soruyorlardı birbirlerine(kaç yolcu olduğunu da sordular). Bu muhabbet sonlanmaya yaklaşırken dolmuşumuz bir durağa yaklaştı. Pencereyi açıp sordu:
"kaç kişisiniz?
*eee... 1.2.3. ... 5 kişiyiz ama ikimiz ayrı onlar da farklı. (aralarından biri ben tekim kipaya kadar gideceğim.

--dolmuşçu inatla kapıyı açmaz.
"kuşadası mı hepiniz? kuşadasına mı gitmek istiyorsunuz? Bu kuşadası arabası da.
* Evet evet. kuşadasına gideceğiz..
"Tamam (der ve basar gaza o 5 kişiyi almadan ilerler.)

Daha sonrasında diğer durağa gelinir ve orada da pencereyi açar seslenir.
"kuşadası mı?
*evet
"peki (der ve yine aynı hikaye bayanı almadan yola devam eder.)

Bunu 5-6 kere yaptıktan sonra yolcu almaya karar verir ve yolculuk nispeten normale döner. Ancak işin şaka gibi olan tarafı kimin hangi yolcuları almadıklarını telsizle gülerek "almadım la bayağnı" şeklinde anlatmaları ve topluca gülmeleri.

Hala arıyorum. Normal dolmuş şöförlerinin olduğu dünyayı..

14 Ağustos 2009 Cuma

Ignorito

Bu sabah kalktığımda ayağıma kitap ilişti. Evet! Ayağıma ilişti! Ne arıyorsa yerde. Kitaplığa kaldırmak için aldım elime ki "kokoloji" kitabıymış. Bizde varolduğundan haberim bile yoktu. İçinde bir sürü test olan bir kitap. Bunu da anlamıyorum. İnsanlar testlerden kaçarlar genelde bkz. öss, oks, hakimlik savcılık sınavı, ales, "tofıl" vb... Neden testler üzerine bir kitap yazmışlar ki ve insanlar bu testleri zevk için çözüyor. Enteresan. Neyse konuya dönelim. Kokoloji elimde idi. Bir denemek istedim. (:D evet yazdıklarımla çelişmekteyim. Denge eksikliği varsa nolcak ki buloğun konseptine uyuyor)

Kitabı rastgele bir test gelecek bir şekilde açtım. Testin adını hatırlamıyorum. Ama olayı şuydu:

Bir partiye arkadaşlarınızla gideceksiniz. Arabayı sürme görevi size düştü. Arkadaşlarınız içki içerken siz içmiyorsunuz fln. Eve dönme zamanı geldiğinde bu sarhoş arkadaşlarınızı nasıl ikna edersiniz? Şıklarda
  • eğer şimdi çıkmazsak sizinkiler sana çok kızcak
  • şimdi çıkmazsak bana çok kızılacak
  • hadi parti bitti. midem bozulacak içme daha
  • gidiyoruz. sabah erkenden kalkmam lazım yürü.

Şıkların %100 böyle olduklarına söz veremem. Ama aşağı yukarı böylelerdi. Hiç bir şıkkı beğenmedim :D "Ben gidiyorum. İstiyorsan gel" tarzında tehditkar bir duruşu tercih ettiğimi düşündüm. Bunu kendi şıkkım ilan ettim ve yine de sonuçları okumaya karar verdim. Bu test nasıl bir ebeveyn olacağınızı ortaya koyuyormuş. Diğer şıkların sonuçları ile karşılaştırdığımızda Führer gibi bir anne olacağım sonucuna vardım. "Kurallarıma uy yoksa umurumda değilsin." Yazık la doğacak olan çocuklarıma. Ama haklıyım. O kadar doğurcam bi de dinlemeyecekler. Oldu!

İşte böyle bulokçum. Sorguluyorum kendimi. Niye! Niye böyle bir umursamazlık feysbukun tabiri ile yoksayma akımı sardı dünyayı! Niye bu akıma yer yer kaptırıyoruz kendimizi. Neyse kaptırıyorsak/kaptırıyorsalar da umurumda değil. hıhh


11 Ağustos 2009 Salı

Oyundan Enstantaneler III

Eveline'nin eksiliğinden ötürü oyun berbat oldu. Neden? Çünkü kötü bir gm olarak tek karaktere bağlı olarak yazmıştım senaryoyu. Öyle harbi süper oluyor. Tabi oyuncu geldiğinde:D Gelmeyince böyle de iğrenç oyun olabiliyor. Daha önce de yapmıştım aynı hatayı behçet gelmemişti bu sefer de. Neysem. Şöyle bazı gözlemlerde bulundum. (tamam bazıları gözüme kakıldı resmen.) :
Vampirler çok güçlü olunca power play oluyor ve politika vb. söz konusu olması gerekiyor. Bu da zorlaştırıyor oyunu.
Malkaviansız sanki olmuyor. Bu ne biçim şey arkadaş. Uyuşturucu gibin.
Sanki vtm daha iyiydi.


Napsak netsek bre oyuncular? Neysem gelelim bizim oyundan enstantane kısmına:

- Fionnlagh bugün kendini yine 56498 kere öldürtüyordu. Bkz.
*basilisk tarafından
*v tarafından
*v tarafından
*v tarafından
....
*v tarafından
*sebastian tarafından
*sebastian tarafından
:D şaka tabi bu kadar değildi de. Evet bir demet gül tarafından öldürülüyordu:D

-V kendini yolunda biraz daha ilerletti.

- Dominate savaşları yaşandı.

- Mage amca, true faith li kızan hepsi vardı.

ama yine de güzel bir oyun değildi sanki. Ya da bana öyle geldi. Neysem bu yazı da kısa olsun.

6 Ağustos 2009 Perşembe

Ü ü Rü Üüüüüü....

Dün sabah malum usul için erkenden kalktım. Ehehe sınav geçeli bir kaç saat oldu:D ama bana bir gün gibi geldi.. Bu sabah olcak o:D Neyse baştan alalım.

---
Bu sabah 3 civarında usul ve sosyolojiye bakabilmek için kalktım. En azından kitapları bir kere okumuş olayım umudu ile. Okudum da. Tam geri yatmayı fln planlıyorum sabah ezanı okunmaya başladı. Annanem ezan okunurken yatılmaz derdi, ben de yatmadım. Oturdum. Biraz da kanun okumaya başladım. Okuyordum. Ezan sona erdi. Okumaya devam edeyim dedim. Kanun bitsin de öyle yatayım dedim. Kanunu okuyordum ki birden dışarıdan bir ses geldi. Camı açmıştım daha öncesinden sabah serini odamı doldursun ki uyanık kalabileyim diye. O sesi duyunca bayağı şaşırdım. En son köyde duymuştum o sesi. Ü ü Rü Üüüü!!! "nasıl?" dedim birden. uykusuzluktan ötürü böyle olduğunu sandım kendimi telkin ettim ki. Bir kez daha duydum. Ü ü RÜ üüüü.!!! Olamazdı ki. Çankayada horozu hangi manyak besler!!! Delirmediğimi kendime ispatlamak için kardeşimi uyandırdım. Zavallım tek gözü açık bi şekilde miskin miskin geçti camın önüne dinlemeye koyuldu. Tekrar gelen horoz ötüşü ile gözleri öyle bir açıldı ki. Tüm o uykusu, miskinliği gitmişti. Horoz 3-4 kere daha öttü. Artık sinirim bozulmuştu. Camı kapatıp uyudum :D ama buradan seslenmek istiyorum.

Çankaya'da arka bahçesinde, balkonunda, salonunda horoz besleyen manyak!!! Çok özgün bir düşünce de nerden geldi bu dengesizlik?

Küfür gibiyim.

Bugün Eylül'den beri sürdürdüğüm Medeni Usul Hukuku çalışma furyasını sonlandırdım. Evet!!! Sonunda!!! Yehuu!!! vb. Sabahtan önce 10:30 da Hukuk Sosyolojisi sınavına girdim. 15:00 da da Usul sınavına. Ama bunlardan hiç biri buraya yazılmalık kısım değil. Bu iki sınav arasında hocayla odasına gidip konuştum. Şöyle oldu:

+Merhaba hocam. Oturabilir miyim?

-(hafif şaşırır bi ifadeyle) otur tabi.

+ Ben de sınavdan çıktım şimdi hocam. İyi geçti. Geçerim rahat. İkişer parmak boşluk bıraktım sayfa kenarlarından Ülker Hoca'nın sevdiği gibi. İyiydi yani. Siz naptınız hocam?

- (bayağı şaşırır bi ifadeyle ) eee.. iyi işte. sınavlar falan uğraşıyorum. yaz okulu telaşı.

+sizin bi kitap vardı hocam ceza hukukunda tahkim ile alakalı adalet bakanlığının istediği.

- haa. evet. yazdım onu. yakında basılacak.

+ oh oh ne güzel. o değil de hocam sizin yanınıza sınavdan önce geldim sonrasında dolu olur odanız endişesi ile. Bu yaz okulu için Abd programından vazgeçtim hocam. O programların getirisini siz daha iyi biliyorsunuz daha tecrübelisiniz benden ve bu fedakarlığım boşuna olursa bunu kaldıramam ben. Adaletli bir insansınız hocam biliyorum. Geçelim diye bize ödevler veriyorsunuz. Geçmemiz konusunda takdir yetkiniz olduğunu da biliyorum ve sizi ileride iyi olarak anmak istiyorum. Tüm o şeylerden boşuna vazgeçmiş olmayayım hocam lütfen.

- Ben sana güveniyorum canım, akıllı kızsın.

+ Ben de size güveniyorum hocam.


Not: usul hukuk I i 70 ile geçtim:D Bu konuşmalar Usul II içindi. Bakalım. In kismet we trust.

----

ve bu şekilde ilk defa not için yalvardım. Zaten ilk yaz okulumdu. Son olur umarım.

2 Ağustos 2009 Pazar

watch you over...

Alter Bridge in bu şarkısını bugün o kadar çok dinledim ki başlık olamaya layık gördüm onu..

-----

17 saat sonra haftalardır çalıştığım dersin sınavının verdiği panik, endişe, heyecan, bıkkınlık vb. den ötürü doğru düzgün bir şey yazamamaktayım. Ama iyi çalıştım, tahkikat, isticvap, ehlivukuf ve bunlara benzer türkçesi ne olabilir ki diye düşündüren konulara. Neyse konu bu değil; medeni usul ile alakalı ama dolaylı yoldan.


Cumartesi günü tesadüfen bi arkadaşımla karşılaştım. Pazartesi oyun çıkışı da karşılaşmıştım. Bu aralar hep karşılaşıyoruz. Haftaya cuma da karşılaşıcaz ama bu sefer planlı bi şekilde. Neyse yine konudan saptım. İşte o arkadaşımla karşılaştım fln. Bir kaç saat sonrasında "emesen" de görüştük. Şöyle bir görüşme oldu:

+ Farkındaysan seni hep takip ediyorum nihehe.

- Aman erşiii, noldu biliyor musun? Biraz önce Mustafa Abi bizdeydi. Seni sordum. Seni Seviyormuş.

+ Oha. Ehueh. Kim ki o? Tanımıyorum ki.

- Mustafa Abi be. Kim olcak!

+ Dalga mı geçion kızım kim yaa. Bak valla tanımıyorum. Başka erşen olmadığına emin misin onun hayatında. Karıştırmışsınızdır şeker.

- Başka erşen var mıdır sence dünyada! Neyse. Mustafa Abi işte.

+ O kim yaa?

-Mözbek kızım. (not: mözbek medeni usul hocası oluyor.)

+ Ohaa :D:D:D:D Mözbek mi? Ney nasıl? Beni seviyor muymuş? Yemiş o seni. Yemediyse de sevgisini farklı şekillerde tezahür ediyor. Kelime tezahür müydü bu arada. Neyse değilse de artıkın öyle.

- Öyle dedi valla bak. Seviyorum onu iyi kız. dedi senin için. İnşallah geçersin.

+ Allah büyük.

- Manyak.

---

1 Ağustos 2009 Cumartesi

Gugli gugli gugli..

Bulokçum, uzun süredir usul çalışmaktan hayal gücümün yok olmaya başladığını farkettim. Bir üşengeçlik sardı beni. Böyle bir değişik anlayacağın. Bildiğin yok oluyor. Düşünemiyorum sanki. Neden ama neden böyle oldu peki??? Biraz da bıkkınlık var biliyor musun bulok. Eylülden beri aralıksız hukuk nasıl bir şey biliyor musun?? Ha!! Ha!!! Ama inanıyorum ki bunların hepsi kötü bir kabus. Uyanmayı beklemeliyim sadece. Uyanana kadar da gugli gugli gugli....

30 Temmuz 2009 Perşembe

Oyundan Enstantaneler II

Bu bölüm başlamadan önce oyuncular beni kızdırdılar o yüzden bu oyunda olmasını planladığım yazdığım hiç bir şeyi yapamadım/yaptıramadım. Zaten başlamam da pek bir zaman almıştı. Neyse iyi yönünden bakalım yeterince kızdırmadılar.



Oyunun başlangıcında prensimizin scourge u prensin onları beklediğini söylemek üzere Sebastian'ı ziyarete geldi. Hepsi Sebastianlardaydı zaten. Bunlar da hazırlandıktan sonra yola çıktılar at arabası ile. Ain arabayı sürüyordu, ormanın arasından geçerken bazı sesler duydu ve arabayı durdurup tam içindekilere seslerden bahsediyordu ki. "frpmfrpfmrpfrmfrmpf" ayak sesleri birden etrafı sardı ve aniden ağaçların arasından 2-3 metre boyundaki karartı gibi gözüken ve çok hızlı hareket eden bir "şey" at arabasının üzerine atladı. Öyle bir hız ve kuvvetle atlamıştı ki at arabası, atlar ve arabayı süren Ain o şey beraberinde ormanın derinliklerine doğru takla atarak savruldular. Bu takla sonrasında Ain uzağa savrulmuş, araba parçalanmış bu yüzden Eveline, Sebastian, Fionnlagh, V başka bir yere "şey" beraberinde savrulmuş, atlar ölmüş, araba parçalanmıştı. O şey nasıl bir şey derseniz, şöyle bir şey:



E anladığınız üzere werewolf çuklar sardı vampirciklerimizin etrafını. Evet tam 5 tane werewolf 5 vampirle çarpışacaklardı. :D :D :D Evet o werewolflar yer onları... Zaten kaza sonrasında V ve Eve torpor a girmişlerdi. Neyse burada GM biraz sakinleşti ve acıdı roleplay le kurtulma şansı verdi. Neyse bölümün epik combat 'ına gelelim. Şöyle gerçekleşti:

Sebastian (Ventrue) "dominate" disiplini ile Fionnlagh(Brujah) a kurtadamlara saldırması emrini verdi. Bunun üzerine Fionnlagh o dominate hüzmesi diyelim karşı koyamadı ve werewolflardan birine saldırdı. Kaburgalarının çevresinden ısırdı bir miktar kan içti. Tam dominate etkisinden çıkıyordu ki werewolf kanının delirtici/yoldan çıkarıcı etkisi kendini ortaya koydu ve kendini gösterdi. Fionn umuz Frenzy(vampirlerin sinir krizi diyebiliriz)ye girdi. İlk iş olarak kanını daha da güçlü olabilmek için yoğunlaştırmaya başladı ve bu esnada da ısırdığı yeri kopardı çiğnemeye başladı. Bunun üzerine werewolf umuz liderinden izin almak sureti ile aynı hareketi onun üzerinde yapmak üzere harekete geçti, vampirciğimizin kafasını ısırdı tam Fionn un yaptığı gibi koparmak amaçlı çekecekti ki Fionn umuz elini kurtadamımızın gırtlağına sokmak sureti ile yemek/nefes borularını çekti. Ehh kopardı da. Bunun üzerine kurtadam nefes alamamak, bocalamak vb. yaşayarak kendini bir an önce iyileştirmeye bakıyordu ki, Fionn yine kanını yoğunlaştırmaya başladı bu sefer hızlı olabilmek içindi. Elindeki gırtlağı ağzına attı ve yemeğe başladı bu esnada kurtadamı tuttuğu gibi zıpladı, kanını güçlenmek için bacağında yoğunlaştırmıştı, kurtadamımız hala kendini iyileştirme çabasındaydı. Bayağı bir yükseldiler ve Fionn düşüşlerini ayarlayarak diğer kurtadamı isabet ettirdi :D evet bir kurtadamla zıplayıp diğerinin üzerine düşüp ezdiler. Beraber zıpladıkları kurtadam ölmüş diğeri ne olduğunu anlamakla uğraşıyordu. Fionnlagh hızlı bir şekilde Hand Axe ini o hala yaşayan Werewolf üzerinde kullandı ve onu da öldürdü.

Özetleyecek olursak

- Fionn kurt u ısırdı.

- kurt fionn u ısırdı.

- fionn kurtun gırtlağını kopardı ve ağzına attı.

-ağzına atarken kurtu tuttuğu gibi zıpladı.

- diğer kurtun üzerine düştü, arada kalan kurt öldü.

- üzerine düştüğü kurtu Hand Axe i ile öldürdü.

Üstelik tüm bunlar 6 saniyede oldu...

Etkileyici değil mi??? Peki bu hareket kaç xp aldı? None.

Malkavian olmayacak dediğim oyunda iki bölümde de malkavianlardan bahsettim ve bu bölümde aslında Morgan kimdiyi açıkladım.. Ama onlarsız olmuyor tabi.

29 Temmuz 2009 Çarşamba

Oyundan Enstantaneler I

Oyunumuz 1215 temmuzunda Londra'da geçiyor. Oynun güldüren, belki düşündüren, arada gm i sinirlendiren anları da şööle oluyor:

- Fionnlagh ın kendini "Ğaaağğğh.. Sıs kız.. Ben hebelehük(varsayımsal kendi adı)." diye tanıtması

- V'nin John of England'a "şşş hop kral baksana bir" demesi

- Sebo'nun Londra nöbetçi askerlerini "ben yalan söylüyorum tabi ki ben öldürdüm bu adamları ama sen benim öldürmediğime bunun intihar olduğuna inanacaksın" şeklinde ikna etmesi

- Eveline 'in çingenelikleri. brujah ı " ay sen geç şööle köşeye" demesi, prensi ayartmaya çalışması

- V'nin şehrin tüm vampirlerini öldürme denemesi

- Fionnlagh'ın bir suikaste uğrayayazarken Ain'nin attığı ok ile kurtulması

- Eveline'in evden eşya almak için Ain ile çıktığı yolculukta karşılarına çıkan ifrit i anlatmak için ilüzyon kullanması ve bu yüzden tüm ev halkının tırsması


gibi gibi gibi.. eksiklerim varsa uyarın oyunuclarım...


-------------------
oyun sonrasında çok sonrasında geçen muhabbet:

merve: o adam dışarıdaydı demek

erşen: evet :D

merve: beni uyaran ruh da gelecekler kaç dedi

erşen: evet :D

merve: has....

erşen: (tek kaş kalkık sımayliy)

merve: çoh kötüsün gm hanım
hanıııım hanııım kendine geeeel

-------------

hadi bakalım...




28 Temmuz 2009 Salı

usul ödevimlen ilgili..

ödevi bilgisayarda office olmadığından not defterine yazdım. öyle atmayı düşündüm uzun süre. hakaret gibi öğrenciyim. ama garanti olsun diye arkadaştan word dosyasına aktarmasını rica ettim. kırmadı sağolsun. ve o şekilde attım. Ama düşünsenize not defterinde bir dosya geliyor 4 kb lık :D bi açıyorsunuz içinde davayı mütekabile müddeialeyhin derdest davaya karşı cevab ı arzuhalle müddeiye ikame ettiği davadır falan yazıyor. komik :D:D:D

höm höm...

Bulokcuğum, kararsızım anacım. Bana biri şunu açıklamalı:

6 Ağustos'ta 15:00 da sınava girecek ve 17:00 gibi sınavdan çıkacağım. Ayrıca, 7 Ağustos'ta 09:00 da derste olacağım. Gayet normal bir durum değil mi. :) Yalnız ufak bir detay var bunu anormal kılan. Sınavım Ankara'da dersim Washington D.C de. Sonraa ben Mart ayında adımı bu program için yazdırmış kaydımı yaptırmıştım. Ama nedense Haziran ayına kadardı kayıtlar deme ihtiyacı duydular kaydım yokmuş gibi. Vize işleri de azcıkın karmaşık be bulok. Şimdi sana soruyorum tüm bunlar bana gitmemem için gönderilen işaretler mi!!

26 Temmuz 2009 Pazar

Not a true story...

Burada anlatılacak olaylar tamamen kurgusaldır gerçekle alakası yoktur. Hı hı evet. Yok. Kesinlikle yok. Hı hı evet. Neyse hikayemize geçicek olursaaak:

E kişisi ile K kişisi arkadaştırlar ve bunlar arada sırada ufak kötülükler yapmayı severler, bununla mutlu olurlar. Bir gün K kişisi Ejder ruhlu bir G kişisi ile tanışır ve çıkmaya başlarlar. Ancak bu G kişisin ruhu Ejderden çok Ajdarınkine benzediği ortaya çıkar ve bu yüzden K kişisi bu kızdan ayrılmak ister ancak bir şekilde 2 ay kadar çıkarlar. En sonunda K kişisi G kişisinden ayrılmaya karar verir. Bunu nasıl yapacağını E kişisi ile tartışır.

K: Himym daki gibi mektup bıraksam, yok olmaz üzülür. Yapsam mı. yok yok. Sorun sende değil bende diyim en iyisi.
E: yok yaa mektubu bırak. En azından ööle deme de şööle de: "sorun bende değil, tamamen sende, naptıysan yaptın bana kendini sevdiremedin." gibisinden. süper olur beee....
K: oha harbiden süper olurrr..


K kişisi G'den ayrılır. Ancak kaderleri msnde kesişir konuşurlar. K her zamanki gibi G ile dalga geçiyordur. Bu konuşma esnasında da E ile K konuşmaktadır. G ile bir olup dalga geçmeye devam ederler. E'nin aklına Facebookta gördüğü bir video gelir. salak bir kız boynuz yediğini tüm türkiyeye daha da salaklık ederek ispatlamaktadır.

E: şey sorsana. hani şu feys te bi video var kız erkek arkadaşına küfür etmek için hazırlamış. ondan hazırlıcak mıymış sana. ehuehueuh bööle sorsan noolur acaba .
K: Ehuhuehue.. Soriym.
ve sorar da. bir süre yine dalga geçmeye devam ederler. Bunlar yetmezmiş gibi E, K ye yeni kurban arar. Bakalım Ğ tuzağa düşecek midir?

To be continued...





18 Temmuz 2009 Cumartesi

Barone Lucillia

Zamanında bir barone yaşarmış, Lucillia adında, italyanın kuzeyinde bir baronlukta. Bu kızcağız hep diğerlerinden farklıymış da fln fln. Sonuç olarak kızımız magus olmuştu.Olurken de hayatının bir kısmından vazgeçmişti :ONU KISITLAYAN HİÇ BİR SOYLULUK İBARESİNİ ÜZERİNDE TAŞIMAYACAKTI.

Baronluktan ayrılır Venedik e yerleşir maceralar maceraları takip eder Venedik'ten ayrılmak zorunda kalır ama gün gelir Venedik'e dönmesi gerekir. 3 ay geçmiştir ayrılalı. Evinde kimse yoktur ve kapılar da kilitlidir. Şovalye arkadaşından yardım ister, şovalye adabını takınması konusunda onu uyarır ve bir miktar ahlak- adap dersi verir. Kız dinler dinler dinler ve adabını takılarak sorar, şovalye yardım etmeyi kabul eder ve eder de. Yardımının ardından da "gördünüz mü? O kadar da zor olmasa gerek leydim. Size yakışan hareketlerde bulununuz lütfen." der (yada o tarz bişey der) "Sağol gerizekalı" der kızımız da cevap olarak. Bu lafın üzerine şovalye kızımızı eve kilitler. Kızın umurunda olmaz bu hareket. Üst kata çıkar tüm paralarını alır. Tam gidecekken aklına gelir soyluluk paçasını kurtarmaya yarayabilir diye aile yüzüğünü parmağına takar.

Ve işte o yüzüğü taktığı anda gözleri kararır. Yeminini bozmuştur. Şarta bağlı akdi feshetmiştir bir nevi. Ve gözlerini açtığında karşısında avatarını görür bir ışığa doğru süzülüyordur. Kalkıp ulaşmaya engel olmaya çalışır yapamaz, büyüyü dener. Hep yaptığı gibi zamanla oynayarak engel olmaya çalışır ancak zaman artık onu dinlemiyordur. Gözlerinin önünde avatarı çeker gider. Kızımız o an çöker yere. Artık magus değildir. Eskisi gibi zamanla, zihinle oynamak bir yana hissiyatı bile normale dönmüştür. Artık hiç iradesi kalmamıştır. Hayatında tutunmak isteyeceği bir şey..

Sonra yanlışlıkla o şovalyeye evlilik teklif etti fln ama o da çoook ayrı bi hikaye:D

Not: Olm çöktüm lan. İnsan oldum. Mage oyunundaki İnsan. İroni ki bu .

içim acıyor..

Geçen arabayla bi yere geçerken, bir cenaze aracı gördüm, Reyhan Teyze. Canım acıdı. Niye bu kadar erken ayrıldın ki aramızdan. Ama seni çok özlüyoruz bunu sakın ha unutayım deme.

14 Temmuz 2009 Salı

yıp yıp yıp...

14 temmuz 2009 saat 22 civarı 2 gün sonra sınavım varken misafir geldi. Bu kızılası bişey olsa da çok garip bişey oldu. Bira içtim. Yani bu garip kısmı ddğeil. Babam beni içki içerken ilk defa görmüş. Çok şaşırdı. Ben de şaşırmasına şaşırdım. Kadeh kaldırdım ona bunun üzerine.. Herkes kaldırdı kadeh de babam kaldırmadı. Ay tink ay gat fadır işuuuz..

10 Temmuz 2009 Cuma

bir dolmuş macerası...

Saat 19: 28 gibiydi. Bir dolmuşa binmiş kalkmasını bekliyordum. Yanımda bir teyze oturuyordu çantalarını her yere yaymış düzgün oturmama engel oluyordu. Neyse.. Dolmuş yavaş yavaş dolmaya başladı. Son 1-2 kişilik yer kalmıştı ki dolmuşçu dolmuşu çalıştırdı, ve biri bindi.. son kişiyi bekliyordu ki ve biri bindi.. Uzun boylu hoş sayılabilecek bi çocuk.. Binerken bana göz kırptı gülümsedi geldi sarıldı öptü "canım nasılsın yaa..." bi daha sarıldı "özlemişim gerçekten." dedi ve geri çekildiğinde tekrar yüzüme baktı... "ssen kimsin yaa" diye bağıran yüzüme... sonunda anlamış olsa gerek "gizem?" diye sordu bir umutla.. bakışlarımı değiştirmeden kafamı sallayarak hayır dedim.. özür dileyip oturdu..

dolmuş harekete geçti... Para uzatma faslı sona erdikten sonra çantamı karıştırıp telefonumu arıyordum ki yanımdaki teyze Medeni Usul Hukuku kitabımı gördü ve garip diye nitelendirilebilir bir sevinç çığlığı attı (evet sanırım sevinçti o) korktum tabi:D hukuk okuyup okumadığımı sordu ve okuduğumu söyledim. Laflarımın ardından hemen bana bir yeğeni olduğunu ve yeğeninin bir avukat olduğunu anlattı ve ilgilenip ilgilenmediğimi sordu. Kibarca reddettim allahtan inmem gereken yere yaklaşmıştık.

Dikmen yokuşuna gelmeden sola dönünce hemen inerim genelde. Dönüşe gelmeden önce de ışıklar vardır. Işıklara yaklaşırken diğer her seferinde de dediğim gibi "Dönünce inecek var" dedim. Şöför aynadan baktı doğrulamak için dediğimi heralde. Kırmızı ışıktı. Sarı... Yeşil.. ve virajı döndük evet şimdi durmalı ve ineceğim. Eee., neden devam ediyor? "pardon inecektim." ve şöförden gelen yanıt. "DAHA DEĞİL ABLA". "hey!!! incem!!!" ve dolmuş durur ardından inerim..


Garip bir çocuk, yeğenini seven teyze ve sayko dolmuşçu... Çok sıradışı bir yolculuktu. bir keresinde de bir çocuk da makinesini övüp durmuştu o daha garipti tabi de tamamen ayrı bir hikaye..

7 Temmuz 2009 Salı

aman beee

bulogcum,
Usul 2dersim vardı ya hani, onun tamamının notunu çıkardım çıkarmasına da şema yapçam şimdi sabaha kadar sürer. Sonrasında da yarın hukuk sosyolojisini bitircem sanki.. Puff yaa.. Soruyorum neden ? Gerçekten neden bu bölümü seçtirdi ki kader bana? Ben ki öğretmenlerin dayattıkları kitaplar dışında 500 sf bile okumayan şahıs, nasıl oldu da hukukta buluyor kendini açıkla be bulogum bana... Amaaaan zaten anlamıyorum çoğu zaman insanları ki... Belki kasmadığımdan olabilir. Neyse bulog iyi yakındım sana.

Bilmeyenler için not: Usul 2 dersinin sayfa sayısı sanırsam 200-300 sf falan.. Bir gün için iyi sanırsam..

Olm inek oldum la ben. Bunu bulouğuma yazcak kaa nerd'üm...

anaaa nerd diyince aklıma geek geldi öyle de maykıl.. napıo acaba şimdi?

4 Temmuz 2009 Cumartesi

ahhh ahh

Herkese bir Hayden Christensen düşen bir dünya olsa ne güzel olurdu yahu?.. Ahh ahh. şair ruhlu fln olsam gözlerim bakmaya kıyamıyor derdim. ama değilim.. Gayet de bakıyorum :D süper bişey o yaa.. sevilesi herşeyin ötesi gibisinden..


NOT: 3 sincabın ona tercih edildiği yönünde çıkan haberler yalandır.

3 Temmuz 2009 Cuma

Bir rüya gördüm ben..

Öyle bir rüyadı ki çok garipti... Başlangıçta köydeydim.. Edirnede.. Tavuklar fln.. Ardından Ferde Bayrı...(Feride Bayırı idi heralde orjinal ismi, ben kendimi bildim bileli böyle derler ama) sonra... birden bi şehirdeyim.. tanımadığım bir yer.. Yüksek bir binada cam kenarında bişeyle haşır neşirim hatırlamıyorum şimdi.. Sonra gözümün ucuna ilişen bir şey.. 2 kişi aşağıdaki kafede oturuyor. gayet normal.. ama ama ama ben daha önce o ikisini o şekilde orada görmüştüm. daha önce de bir rüyada bu sahneyi görmüştüm.. hemen oraya gidiyim de bu sefer neler olacağını biliyorum zaten diye düşündüm ve o an oradaydım. Tam o masaya oturdum işte "öngörmeye" başladım, masa hareket etmeye başladı. Bu arada bu masa 6 kişilik tek parça piknik masalarını düşünün onun 4 kişiliği. çocuk treni hızında ilerliyordu fln.. sonra bi baktım herkes gelinlik giyiyor. ben de dahil olmak üzere.. ve elimde resmi ölüm belgesi şekline uygun bir evlilik belgesi var. kocamın adı da: daha belli değil (muamma).. herkes evlenmişti... düğün fln.. ama tren/masa gitmeye devam ediyor. herkes herkese düğün hediyesi fln veriyor.. ardından karşı bulog delüüsü gelip hediyeyi verip "evlenmeden vermem" diyip, onun verdiği ve diğerlerinin verdiği tüm hediyelerimi çalıyor bununla da kalmayıp diğerlerinin de hediyelerini çalıyor..

Şimdi bana açıklayın. Bu ne biçim bir rüya..

Buna Freud ne derdi acaba?

O değil de neden erkekler de gelinlik giyiyordu...

Çok garip bir rüyaydı yaa..

yeni bulog kıyafeti hakkında

ya halletim cicisini giydirdim de .m

becerememek... olmadı la.. o soldaki tanımlanamayan çıbıklar ne? bi de neden değişikliklerimi kabul etmiyor bu...

kızdım bulog sana.. oysam farklı düşüncelerim vardı..

29 Haziran 2009 Pazartesi

awakening

cıbıl cıbıl göz açıcı bir uyanışım olduuu... "I must obey my father/master" mantığımı kaldırdı çok şükür:D ne kadar zorlasa da...

karma olabilir. karşıma ne kadar kötü şey çıksa da uygulama noktasında iyiye dönüyor.. Garip ki..

26 Haziran 2009 Cuma

Achtung!!!

Sayın A,

Sen malsın. Sana çok pis gıcık oldum. (kötü bakış atan sımayli)


Bu arada Anakin harbiden ölmeseymiş keşke.


Son olarak;

Sayın Kanun Koyucu,

Sen en malsın. Adam gibi kanun koy. Bir b*k beceremiyorsun ve Türkçe kullan lütfen... Anlamıyoruuuuz!!!! Neyse sonuç olarak malsın. A'dan bile malsın sen düşün artık... Öneriler: TCK ya teşhirciliğin tanımını koy, kanuni boşluk var; ayrıca devlete karşı suçlar da ne demek oluyor. Bir ülkede işlenen her suç o ülkeyi kötü etkiler sonuç olarak da o devlete karşı suç olur. MAL! HUMK a da bir el at, en azından madde başlığı falan koy.

23 Haziran 2009 Salı

a missing piece

And madness risen from hell;
Strength without hands to smite;
Love that endures for a breath;
Night, the shadow of light,
And life, the shadow of death...

diyor Algernon Charles Swinburne ...

---
içimde bir şey eksik sanki.. bişey kayıp.. beynimin sağ lobu mu çalışmıyor yoksa çalışıyor da ben mi ona engel oluyorum, onu kısıtlıyorum... evet biliyorum, bişey eksik ama ne olduğunu seçemiyorum.. dün bir arkadaş onurunla gurunla yaşayıp mutsuz olmak mı daha iyi yoksa her haltı yiyip de mutlu olmak mı diye sorduğunda afalladım ve aklıma ilk gelen cevap 1ncisiydi. ama ben ona ikisinin de dozunu aşmaması gerektiğini söyledim. benim gibi olmasını istemediğimden olsa gerek. belki onun içinde ben de olmayan şey hala duruyordur. belki mutlu olabilir. ya da mutsuz olduğunda insanlar onu zayıf görmesin diye maske takmayabilir. evet evet bunun için dedim öyle. maske artık o kadar ağır geliyor ki, ancak o kadar uzun süredir giyiyorum ki gerçek yüzümün nasıl bişey olduğunu hatırlamıyorum. belki de içimde kayıp olan, eksik olan şey benimdir..

22 Haziran 2009 Pazartesi

true story..

Hukuka ilk başladığım günü hatırlıyorum da... çok büyük heyecan vardı. kendimi büyümüş hissetmiştim. evet. çok büyümüştüm aklımca. hukukçu olacak kadar büyümüştüm. aklımca diyorum çünkü daha 17 yaşındaydım ...
ilk kişiler hukuku dersiydi. (bilmeyenler için açıklama: medeni hukukun ilk bölümüdür.) Hoca, kitap ve kanun isimlerini söylüyordu almamız gereken : Medeni Hukuk - Kişiler Hukuku kitabı (eski dekanımız turgut hocanın kitabıydı) ve kanun olarak da birbirinin ayrılmaz parçası olduğundan Türk Medeni Kanunu ve Boşnak Kanunu...
evet.. o günkü tüm ders notlarıma boşnak kanunu yazmıştım. kendime bulduğum mazeret de "heralde ülkemizde bulunan boşnak sayısı düşündüğümden fazla o yüzden onlara ayrı bir kanun çıkarmak zorunda kalmışlar. iyi de bu ırkçılık değil mi?" kendimle bayağı çelişmiştim o gün.. bildiklerimle..
sonra onun boşnak kanunu değil de, BORÇLAR Kanunu olduğunu öğrenince gaayet bozulmuştum.. nereye büyümüşüm.. borçlar kanunu ile boşnak kanunu karıştırıyorum. nereye büyüdüm!!!

Belki de bunlar bir işaretti: ertesi sene Borçlar Hukuku (Boşnak değil!) dersinden kalmıştım. hem de iki döneminde de...

siftaf (f lerden biri h aslında ama olsun)

Hep bir buloğum olsun istemişimdir, anne bak artık benim de bir buloğum var. bu ilk yazımın konusunu yaz okulum kılabilirim aslında. 3 saat sonra dersim var laaağn.. sen hiç aşık olmadın mı be kanka diyor ismail yk şimdi...:D:D:D:D:D:D:DD:fsdasfadsfdasfd yaaa gidin bi çayy koyun laaağn... bu ne bööle.. gizem şimdikin bizde müzik kültürümüzü geliştiriyoruz. yıldız tilbe ile başlayıp cankan ı dinledik ve şimdi de yurtseven kardesler....

bu yazım esnasında gizemin sözlerini ayrıca yazmalıyım:
bismillah diye başla...
önce abdest alsaydın keşke..
olm cankanı biliyon mu sen.. nasıl bilmezsin. aç çabuk. tüm kadın programlarına çıkıyorlar...
bir de yurtseven kardeşler şimdi.. ismail yeka bu biliyon mu...
seni toplumun alt statüleriyle de tanıştırcam...

bu yazı burda bitti.